Cuma, Eylül 14, 2007

Yeni başlayanlar için ADSL

Sadece "temel" haliyle ADSL nedir, nasıl çalışır, konularını anlatmaya çalışacağım.

Eski telefon sisteminin çalışma prensibi aşağıdaki şekilde görüldüğü gibiydi. Evimizdeki telefonumuza takılan 2 telli bakır kablo Telekomdaki MDF (Main Distrubition Frame) cihazıan girer ve oradan da PSTN uzayından telefon görüşmeleri yapılabilmesin sağlardı. Bu şekilde kablodan sadece "ses" trafiği akardı.

Dial Up bağlantılarda ise ISP üzerinden Internete bağlantı yapılmakteydi. 56 Kb hızında internet sunan Dial Up yerine daha yüksek hızlı internet geçiş için ya yeni hatlar çekilmeli ya da mevcut sistem düzenlenerek çözüm bulunmalıydı. Tabi ki, en ucuz yöntem mevcut sistemi güncellemekti. Bunun için de sistem aşağıdaki gibi güncellenmiş oldu. Bu sayede farklı frekans aralıklarından hem ses hem de DATA trafiği taşınabilmiş oldu. Tabi ki bu sistem evlerimize yüksek hızlı internet şansını sağlamış oldu.

Yeni sistemde görüldüğü üzere MDF cihazının önüne DSLAM (Digital Subscriber Line Access Multiplexer) adında bir cihaz konularak evlerden gelen hat önce DSLAM üzerinde süzülerek, eğer DATA trafiği ise İnternet'e ses trafiği ise MDF üzerinden PSTN'e aktarılmaktadır. DSLAM üzerinde telefon hattımızın bağlı olduğu porta ADSL portu adı verilmektedir. (TT'un sıklıkla kullandığı) "port resetlenmesi", "port kalmadı" vb. bahaneleri DSLAM üzerinden yapılır. :) Bu da demek oluyor ki DSLAM olmayan bir telefon hattından ADSL hizmeti alınamaz.
Şimdi bir de daha özel olarak evde ve telekom içinde işler nasıl yürüyor ona bakalım. Aslında evde kullanılan sistem genelde bilindiği üzere kabaca aşağıdaki şekildedir.
Telekomdan gelen hat splitter yardımı ile ikiye ayrılır, bu hatlardan biri ev telefonumuza diğeri de ADSL modeme girer. ADSL modemimiz üzerindeki port sayısına göre de evdeki bilgisayarlara dağılır.
Telekom kısmında ise kabaca aşağıdaki gibi bir sistem bulunuyor;
BRAS (Broadband Remote Access Server) üzerinden aktarılarak telekomdaki RADIUS server tarafından onaylanan kullanıcılara DHCP server üzerinden bir IP verilerek internet çıkışları sağlanmakta.

Şimdi bir de kullanılan protokolleri inceleyelim.

1) |PC| --------|Switch|
Buradaki gibi doğrudan bağlantı PC'den switch'e UTP ile yapılır. Şöyle şema halinde yazalım:
L3: IP -- L2: Eth -- L1: Eth/UTP

2) İstanbul |-- [Router]----------------------[Router] --| Ankara
Buradaki gibi doğrudan doğruya iletişim yapılan durumda ise PPP (Point-to-Point Protokol) kullanılarak bir kimlik doğrulama yapılır.
L3: IP -- L2: PPP -- L1: LL (Leased Line)

3) İstanbul | --[Router] -------{ATM} ------[Router]--|Ankara
L3: IP -- L2: ATM -- L1: LL

4) ADSL için ise PPP kontrolü ATM altyapısı ile yapılmalıdır. Bu sebeple yeni bir protokol daha çıkmıştır ki, her ikisini de kapsayan: PPPoA (PPP over ATM). ADSL kimlik doğrulamaları bu şekilde yapılır.
L3: IP -- L2: PPP+ATM (PPPoA) -- L1: ADSL
ADSL aslında bu iletişimin Layer 1'deki ismidir.

Özel teşekkür: Sevgili Oğuzhan Eren (Netron)

Perşembe, Haziran 21, 2007

İnsan kendini rahat hissetmeli

İnsan kendini rahat hissetmeli gerçekten. Her konuda böyle de, bloga yazarken aklıma geldi çok önemli çok. Neden mi böyle söylüyorum, buyrun efendim anlatayım :)
Yeni oyuncağıma kavuştum. Çok şükür sonunda bir hayalim gerçek oldu ve "adam gibi" bir laptop'um oldu. Yanımda taşıyabileceğim kadar ufak ve "işimi görecek kadar" da güçlü. Sony Vaio TR2A modeli oyuncağım şunun gibi birşey:
Şimdi görmemişin oğlu laflarını duyar gibiyim ama ne yapayım öyle olsun... Konuma döneyim hemen, tatile çıkmadan 1 gün önce elime geçince kurmaya da vakit bulamadım ama tatile elimde Pardus CD'si ile gittim. Karar verdim "yeni bir oyuncak, yeni bir dağıtım". Nasıl olsa sunucularımda debian, PC'de debian, bu da Pardus olsun diye düşünmüştüm. Boş bir zamanımda da kurulum yaptım. Kablosuz interneti de kolayca kurulumda tanıdı her şey yolunda derken aleti 800x600 üstüne bir türlü çıkaramadım. Daha sonra İsmail Hocamın evinde sanki her gün görüşüyormuş gibi utanmadan açtık laptopları gece 2ye kadar o kendisininkiyle uğraşırken (onunki de yenilenmiş bu arada) ben de ekran ayarlarıyla uğraştım. Başarabildiğim nokta 1024x768 çözünürlüktü. Genelde yaşanan bir sorunmuş ama ben verilen çözümlerle bir türlü çözüm üretemedim. Yapılmaz demiyorum ben beceremedim. 16:9 ekranı 4:3 kullanmak da iğrenç bir şey. Sonrasında okulda 1-2 gün daha uğraştım fakat beceremedim. Artık bu kadar yeter dedim, pes. Bir Debain Net-install CD'si indirip kurulum yaptım. Bu arada farkettim ki Debian da artık gui kurulum destekliyor. Tabi alet yine 1024x768 açıldı. Ufak bir araştırma ile (ama gerçekten ufak) "915resolution" kurmam gerektiğini (apt-get install 915resolution) ve
/etc/default/915resolution dosyasına şunları eklemem gerektiğini buldum:

MODE=5c
XRESO=1280
YRESO=768

ve reboot...
Ardından Serdar Aytekin'in bu dökümanında da yazıldığı gibi wireless'ı kurdum. Sadece dikkat etmek gereken fireware girişini eth1 gördüğü için wireless içn eth2 kullanmak gerekiyor. Şu an her şeyi hazır :)
Demem odur ki, insan kendini rahat hissetmeli. Eskiden sevgili Koray Hocam "Debian ile debeleniyorsun" derken şimdi "Debian'da rahat ediyorum" Bir şey daha, gezegenden çıktım ya artık o da rahatlattı beni...
Rahat hissetmek lazım rahat...

Perşembe, Mayıs 17, 2007

IPCop - Linux Firewall - Nedir?

Daha önce güncemde de yazdığım gibi IP/TV sistemi kurarken firewall olarak PfSense'i tercih ettik. En azından daha aşina olduğumdan dolayı. Fakat o dönemde de hem IPCop hem de Endian'ı da denemiştik. Sonrasında Oğuzhan ile PfSense dedik ve sistem öyle kaldı. Gerçi özellikle şu antivirüs özelliğinden dolayı aklım diğerlerinde de kalmadı desem yalan olurdu. Geçen hafta Arda da IPCop deyince bir denemekte fayda var dedim. Kendime basit bir test laboratuvarı kurdum ve denemelere başladım. Şimdi de kurulumdan başlayalım IPCop yazımıza :)

IPCop nedir?

IPCop bir Linux dağıtımı aslında. Fakat Firewall olarak dizayn edilmiş bir dağıtım. Hatta sadece firewall demek bile yavan kalacak. Firewall, IDS, VPN, Antivirüs, Antispam gibi pek çok özellik de içeriyor. Sanırım sadece usb'den çalışan bir versiyonu bile var. Tabi ki özgür yazılımdır. :)
www.ipcop.org
http://distrowatch.com/table.php?distribution=ipcop


Nasıl temin ederiz?
Bu adresten en son sürümü indirerdikten sonra, iso dosyayı bir cd'ye yazıyoruz.

Kurulum
Linux kurulumuna aşina olanlar için aslında hiç de zor bir kurulumu yok. Hazırlanan CD ile açılışı yapıyor ardından seçimlerle başlıyoruz.
Dikkat edilecek bir kaç nokta var sadece. Kısaca bahsedersek; dil seçiminin ardından (Türkçe de var fakat ben denemedim), nereden kurulum yapacağımızı seçiyoruz. Daha sonra network arayüzü ayarı için kullanacağımız kısım geliyor.
İlk olarak "GREEN" arayüzü tanımasını istiyoruz. Bu arada bilmemiz gereken önemli bir özellikten bahsedelim. IPCop'ta güvenlik seviyesine göre network arayüzlerini renklerle ayırıyoruz. Bunlar;
GREEN: Güvenli sayacağımız kendi iç networkümüz
RED: Tehlikeli kabul ettiğimiz Internet arayüzü
BLUE: Wireless Network
ORANGE: DMZ
--- Bu seviyeleri daha sonra basit bir network şeması ile daha güzel açıklayacağım ve bu dökümana ekleyeceğim ---
Kuruluma dönersek, ilk olarak GREEN arayüzü ayarlamakla başlıyoruz. IP adresini ve Alt Ağ maskesini de tanımladıktan sonra bir kaç adım sonra kurulumun temeli tamamlanıp bilgisayar yeniden başlıyor...
Yeniden açıldıktan sonra bir kaç adım daha ayar yapmamız gerek. Bunlarında en önemlisi ihtiyaçlarımıza göre network arayüzlerini tanımlamak. Önce Klavye, Saat dilimi vb. ayarları sonra eğer kullanıyorsak ISDN ayarlarımızı yapıp dediğim en önemli kısım olan "Network Configuration Type" e geliyoruz.
Burada kullanacağımız network tipini yukarıda belirttiğim renk seviyelerine göre seçip ayarlarına geçiyoruz.
Dikkat edeceğimiz en önemli noktalardan biri de, farklı network arayüzlerini farklı IP blokları ile ayırmak.
Network ayarlarımızın ardından sıra şifrelere geliyor. Root, Admin (Web arayüzünden kontrol için) ve Backup kullanıcılarının şifrelerini de tanımladıktan sonra sistemimiz çalışmaya başlıyor. Artık sıra web arayüzünden yönetime ve ayarlara geliyor.

Yönetim
IpCop'un bundan sonraki kısmını web arayüzü ile yapacağız. Bu da aslında bize büyük bir kolaylık sağlayacak. Fakat tabi ki bu aşamadan sonra yapacağımız her doğru veya yanlış hareket networkümüzü olumlu veya olumsuz olarak etkileyecek.
Eğer farklı bir şekilde ayarlamadıysak (en azından ilk kurulum sonrasında böyle olacak) web yönetim arayüzüne GREEN networkten (Örneğin 192.168.1.1 olsun) bir web tarayıcı ile http://192.168.1.1:81 veya https://192.168.1.1:445 ile bağlanıyoruz. Ardından kurulumda belirlediğimiz admin kullanıcısı şifresi ile giriş yapıyoruz. Sonraki kısım artık Firewall yönetimi konusundaki becerilerimize kalıyor.


Sonuç
Bu yazımda sadece IPCop'u tanıtmaya ve basitçe nasıl kurulduğundan ve yönetildiğinden bahsetmeye çalıştım. Fakat bu haliyle bile en azından iç networkümüzü dışarıdan ayırdığı için bile bir güvenlik sağlıyor. Ancak unutmamalıdır ki, bir firewall ancak doğru ayarlandığında faydalı ve işe yarardır.
Son olarak bu halinde IPCop henüz antivirüs, IDS, antispam gibi bazı özelliklerden yoksun. Bunun için de IPCop'a "Copfilter" paketini ekleyeceğiz. Onun kurulumu da bir sonraki dökümanda olacak.

Çarşamba, Mayıs 16, 2007

Gezegenden Özür

Blogger'ı betadan daha yeni yükselttim ve bazı ayarlarla oynadım. Sanırım site feed'inde de bazı sorunlarım oldu. Gezegene epeyce bir zarar vermiş görünüyorum. Bir süre için feed'i kapattım fakat sorun çözülmedi nedense :(
Verdiğim rahatsızlık için tüm gezegen ailesinden özür diliyorum...
Not: Blogger'a çok fazla müdahale edemedim açıkçası, eğer istenirse bir kaç günlüğüne listeden de kaldırabilirsiniz beni.

İTÜ Bilişim Günleri

Yoğunluktan bir türlü yazamadım. Geçen hafta bugün İTÜ Matamatik ve Bilgisayar Kulübü'nün düzenlediği İTÜ Bilişim Günlerine katıldım. Ümit (Bozkır) yine baş rollerdeydi, fakat ben koşturmacadan hakettiği kadar yardımcı olamadım ona :( . Gerçi Kerem de (Can Karakaş) her zaman olduğu gibi yanındaydı ve sanırım epeyce iş gördüler. Arada kaçıp gidebildiğim kadarında da kısa kısa sohbet/şenlik kritikleri falan yapabildik.
Her neyse, seminerim saat 17:00'de olunca, bir de 2 günlük etkinliğin son gününün son saatine kalınca katılım olmayacak sandım. Fakat yaklaşık bi 10 kişi yakaladık. Ama ben hep derim ki, zorla gelen 100 kişi yerine ilgili 10 kişi gelsin iyidir (Özlü söz :P ). Nihayetinde bu da öyle oldu. İlgili arkadaşlar vardı. Hatta bilgili arkadaşlar vardı. İTÜ Bilgi İşlem Dairesinden bir sistem yöneticisi arkadaşım da sağolsun bana seminerde hem yardımcı oldu hem de yorumlarıyla benim atladığım/düşünmediğim yerleri tamamladı. Fakat sonuçta bence başarılı ve keyifli bir seminer oldu.
Meraklısına Seminer Notları: [pdf] [odp]
Bu arada unutmuşum şenlikteki Linux Masaüstü Dünyası seminerinin notları da burada: [pdf] [odp]
Not: Lütfen dikkat, bu seminerin OpenOffice notları (odp) çok fazla resim içerdiğinden 5,5 MB civarında, pdf halini de yaklaşık 2,5 MB civarına düşürebildim.

Salı, Mayıs 08, 2007

Şenliğin ardından

Sonunda şeytanın bacağını kırdık. Linux ve Özgür Yazılım Şenliği'nin 6.sına katılabildik. Hatta gitmem kesinleşince bir de seminer almıştım bahane ile umarım bir kaç insana faydam da dokunmuştur.
* Malum iş hayatı, şenliğe cumartesi günü gidebildim. Zaten seminerimi de o yüzden cumartesiye istemiştim.
* Şenlik alanında aslında geçen yıllara oranla ( videolarından gördüğüm kadarıyla) daha sakin bir hava vardı. Belki de cumartesi olması sebebiyle de olabilir bu sukunet.
* Seminer konum "Linux masaüstü dünyası" olduğu için umduğumdan daha fazla zorlandım. Masaüstü dünyası o kadar geniş bir konu ki, neyi nasıl anlatacağımı seçerken çok zorlandım. Fakat bence fena olmadı. İlk kez kendimi seminer sonrası izledim, "çok da kötü değilmişim (kötüymüşüm de çok değil)" dedim. (Kuzenimin kamerası ile de çekim yaptık, DVD'sini unuttum gerçi onda hala elime ulaşamadı :( )
* Seminerin son 5 dakikasını kızım bastı. :) Aylin zaten şenlik alanında benden daha fazla ilgi gördü :) Üzerine Koray Amcası ve Yeşim Teyzesinin aldığı kırmızı penguenli elbiseyi giydirdik. Onlar gelemedi diye üzüldük...


* Unutmadan katılım belgemi de Aylin'in elinden aldım. Sadece bunun için bile değerdi bence ... :)
* Tabi ki pek çok insanla karşılaştık. Necdet Hoca, Aysun, Mustafa Hoca, Hakan Uygun ve tabiki Ümit, Kerem gibi her zaman her yerde karşımda olanlar :))
* Aysun'la kötü bir organizasyon sonucu hiç bir şey yapamadık. Yemeğe gitmek istedik, onu bile beceremedik. Sadece MSN'den görüşünce cep tel alıp vermemişiz.
* SSS sayfası hakkında yakında bir duyuru yapacağız. Bazı problemler şenlikte çözüldü, SSS çalışma gurubu tekrar işinin başına geçti. :)
* Özellikle o güzel Aylin fotoğrafları için Hakan Uygun'a çook teşekkürler...
* Daha sonrasına Aylin Hanım çok da izin vermeyince geri dönmek zorunda kaldık.
* Ödül alan tüm penguenlere de tebrikler...

Son olarak, bugün İTÜ Bilişim Günleri başladı. Kerem ve Ümit yine standtalar. Çeşitli LKD seminerleri de olacak.

Bügün (8 Mayıs 2007)
15:30-16:45 "Başarılı yazılım projelerinin sırrı: Değişimi kucaklamak"
Enver ALTIN - LKD
17:00-18:30 "Linux Nedir?"
Kerem Can KARAKAŞ - LKD

Yarın ( 9 Mayıs 2007)
10:30-12:00 "Linux Kullanıcıları Derneği: Tanıtım ve Çalışmaları"
Devrim GÜNDÜZ - LKD
14:00-15:15 "PostgreSQL: 8.3 neler getirecek?"
Devrim GÜNDÜZ - LKD
17:00-18:30 "Linux Sistem Yönetimi"
Emre KARAOĞLU - LKD

Katılabilecek olanları bekleriz...

Salı, Nisan 10, 2007

Okan Üniv. Semineri ardından ve Debian Etch "resmen" hoşgeldin.

Geçtiğimiz haftaki Okan Üniversitesi semineri hakkında yazamamıştım. Daha doğrusu 1 hafta sonra yazmamın sebebi, sevgili Fatih'ten fotoğrafları yeni almış olmam. Aslında fotoğraf makinamı yanımda götürmüştüm fakat nasıl olsa çeken var deyip çekmedim, tembellik yaptım :)
LKD'nin seminer çalışma grubundaki ilk seminerimdi, aynı zamanda İstanbul sınırlarındaki ilk seminerimdi. Daha önce Isparta'da çeşitli zamanlarda pek çok seminer vermiştim fakat yaklaşık 1,5 yıl ara vermişim diye biraz heyecan vardı başta.
Maslaktan (İTÜ'den), Kurtköy'e (Okan Üniv.) aslında şehirler arası yolculuk gibi seyahat ettim. Tam Formula 1 pistinin yanındaki Okan Üniversitesinde beni Bilgisayar Kulübünden Fatih Coşkun karşıladı. Biraz birlikte vakit geçirdikten sonra salona geçtik. 15:00'de başlamasını planladığımız seminere katılacak arkadaşlar dersten gelecekleri için 15:15 civarında başladık. Aslında benim için de iyi oldu, bu 15 dakikada gelenlerle biraz şakalaşıp heyecanımı da çaktırmadan sıfıra indirdim :) Ardından seminere başladık. Bir kaç gün önceden LKD Çalışma Grubundaki diğer seminerlerden de faydalanarak hazırladığım slaytı buradan indirebilirsiniz[pdf] [odp]. Yaklaşık 50-60 kişilik bir katılım vardı. Fatih her ne kadar "az oldu" diye üzülse de, daha önce 5-10 kişiye bile bir şeyler anlatmaya çalışmış olan benim için sayı gayet yeterliydi :) Seminerin ardından Pardus kurulumunu da anlattık.
Gördüğüm kadarıyla Okan Üniversitesinde bir şeyler yapmaya çalışan, bir bilinç uyandırmaya çalışan bir topluluk Bilgisayar Kulübü. Bu yıl içinde bir seminer daha sözü aldılar benden. Bu ilgilerine olmaz diyemezdim. Zaten amacımız da paylaşım değil mi?
Şu beklediğim fotoğraflardan da bir kaç tane koyayım da, beklediğime deysin :D









Tarihe Not: 8 Nisan 2007 günü Debian Etch (4.0) duyuruldu. Sarge duyurulduğunda sevinçle bunu yazmışım. Bu seferki onun yanında biraz sönük kaldı nedense. Resmi duyurunun tamamı.

Salı, Nisan 03, 2007

Okan Üniversitesi Semineri

Yarın (4 nisan 2007) Saat 15:00-17:00 arası Okan Üniversitesi Konfersans Salonunda Linux konuşuyor olacağız.
Uzun zamandır özlemiştim bir şeyler anlatmayı, yarın "Linux Nedir?" anlatacağım. Sanırım 1 saat konuşup 1 saat de Pardus kurulumu ve basitçe kullanımı üzerinde duracağız. Tüm hazırlıklarım tamam artık saati bekliyorum :)
Ayrıntılar dönüşte... Umarım verimli bir seminer olur.

Pazartesi, Mart 05, 2007

Özgür Günler 2007'nin ardından

Çok uzun bir ara vermişim bloguma. Aslında arkadaşlarımdan "unuttun linux blogunu" diye uyarılar alıyordum ama, bir türlü yazamadım. Hatta bazı yazıları draft'ta bekletiyorum hala. Tamamlayıp yayınlayayım onlarıda :)
Sessizliğimi bozmama sebep "Linux ve Özgür Yazılım Günleri" oldu. Daha önce Stallman ve Ian Murdock dinlemek için Isparta'dan kalkıp gelmiştim, şimdi gitmezsem olmazdı. Gerçi bu sefer bir hata ettim Eben Moglen'i dinlemedim. Daha çok Güvenik Workshop'undaydım. Geçen yıl olduğu gibi bu yılda ot gibi gidip ot gibi döndüm aslında, kimseyle tanışmadım. Ama özel olarak tanışmak için bir çaba da harcamıyorum. Muhtemelen bu yazıyı okuyan bir çok insan beni sağda solda görüyor ve ben olduğumu bile bilmiyor. Olsun :)
Birazda etkinlikten bahsedeyim. Dediğim gibi ben hep güvenlik workshop'unda bulundum. Epeyce de başarılı geçtiğini düşünüyorum. Cumartesi günü, Emre Sağlam'ın nmap'in ayrıntılarını anlattığı seminerle başladı. Aslında her iki günde de içerik sadece şu program şunu yapar şeklinde değildi. Aynı zamanda genel güvenlik ilkeleri tartışıldı satır aralarında. Eğlenceli, öğretici ve başarılıydı. Arkadaşların ellerine sağlık. :)
Ayrıca etkinlikten bir de kitap aldım: qmail. Kitabın neredeyse yarısına geldim. Beğendiğim bir kaynak oldu. Özellikle bir süredir başıma dert olan qmail hakkında Türkçe bir kitap okumak zevk verdi. Ne olursa olsun insan ana dili ile okumalı, ana dili ile düşünmeli...